Kekemeliğe İlişkin Yanlış İnanışlar
“Kekemeliğin nedeni psikolojiktir!”
Günümüzde kekemeliğin nedenlerine ilişkin pek çok farklı görüş ileri sürülmektedir. Bu görüşlerden en yaygın olarak kabul görüleni kekemeliğin psikolojik nedenlerden kaynaklandığı görüşüdür. Pek çok kişi kekemeliğin nedeninin aşırı korku, üzüntü ya da heyecan gibi psikolojik bir nedeni olduğuna inanmaktadır. Bu yaygın kanın aksine uzmanlar, kekemeliğin psikolojik nedenlerden kaynaklanmadığını ancak, bu gibi faktörlerin kekeme bireylerin konuşmaları üzerinde olumsuz etkileri olduğunu kabul etmektedir. Yani hiçbir çocuk ya da yetişkin bir şeyden çok korktuğu ya da bir olaya çok üzüldüğü için kekeme olmaz. Bu gibi nedenlerin, kekemeliğe yatkınlığı olan bireylerde tetikleyici ya da kekemeliği şiddetlendirici etkileri olabilir. Ancak asla kekemeliğin doğrudan nedeni değildirler.
“Kekemelik kalıtsaldır!”
Toplumda yaygın olarak kabul gören bir diğer görüş ise, kekemeliğin 0 genetik geçiş gösterdiği varsayımıdır. Bir çocuğun anne ya da baba tarafındaki akrabalarından herhangi birinde kekemelik öyküsü varsa, o çocuğun kekeme olma olasılığı yaklaşık %40-60 oranında daha fazladır. Ancak, ailesinde hiç kekemelik öyküsü olmayan kekeme bireyler de vardır. Dolayısıyla kekemeliğin yalnızca genetik nedenlerden kaynaklandığı görüşü doğru değildir. Ayrıca birinci derece akrabalarında kekemelik öyküsü olan pek çok kişide kekemelik görülmemektedir. Hatta ikizlerle yapılan çalışmalar, kardeşlerden birinde kekemeliğe rastlanırken diğerinin oldukça akıcı bir konuşmaya sahip olabildiğini göstermiştir.
“Kekemeliğin tedavisi yoktur!”
Kekemeliğe ilişkin bir başka yanlış inanış, kekemeliğin düzeltilemeyeceği ve tedavisinin olmadığına ilişkindir. Bazen konuşma terapisti olmayan veya bu konuda yeterli bilgi sahibi olmayan kişiler, aileleri çocuklarının kekemeliğinin kalıcı olduğuna ve hiçbir zaman düzelmeyeceğine ilişkin yanlış yönde bilgilendirmektedir. Bu gibi yanlış telkinler ailelerin ümitsizlik duygularına kapılıp durumu bu şekilde kabullenmelerine ve çocuğu bu problemle tek başına bırakmalarına yol açabilmektedir. Günümüzde çok farklı kekemelik tedavi yöntemleri kullanılmaktadır ve kekeme kişiler bu yöntemlerden fayda sağlamaktadır. Özellikle, okul öncesi dönemde tedavi edilen çocuklar ileriki dönemlerde hiç kekelemedikleri gibi, pek çoğu küçük yaşlarda uygulanan terapileri hatırlamamaktadır. Kişinin yaşı ilerledikçe, hiçbir zaman kekemeliğini kontrol altına alamayacağına inanmaya başlamaktadır. Ayrıca, sürekli olarak etrafındaki kişilerin alaylarına ve eleştirilerine maruz kaldıkları için konuşmayı gerektiren ortamlara dair bir takım korkular geliştirirler. Yetişkin bireylerle çalışırken, okul öncesi dönem çocuklarından farklı olarak konuşmaya, yabancı ortam ve kişilere dair bu korkularının da giderilmesine çalışılmaktadır. Bu da her zaman çok kolay olmamaktadır. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarının kekelediğini düşündükleri durumda hiç vakit kaybetmeden bu konuyla ilgilenen bir dil ve konuşma terapistinden yardım almaları gerekmektedir.
“Kekemelik ilaçlarla geçer!”
Kekemelerin tedavilerine ilişkin bir diğer yanlış inanış ise kekemeliğin ilaçla geçebileceği görüşüdür. Henüz dünyada kekemeliği geçiren bir ilaç tedavisi bulunamamıştır. Fakat, bazı doktorlar kekemelik şikayetiyle başvuran ailelere bazı ilaçlar önermekte ve bu ilaçların çocuğun konuşmasını düzelteceği yönünde yanlış bir izlenim yaratmaktadırlar. Kekemelik tedavisi için önerilen bu ilaçların çocuğu zaman çocuk için zararlı bir etkisi olmamakla birlikte hiçbir yararlı etkisi de bulunmamaktadır. Ailelerin kekemeliği düzeltecek, bilimsel olarak ispatlanmış herhangi bir ilaç tedavisi olmadığı konusunda bilinçli olmaları ve bu tip tedavilere bel bağlamamaları çok önemlidir.
“Kekeme çocuklar okulda başarısız olurlar!”
Kekeme çocuklar çocuğu zaman konuşmaktan kaçınırlar ve çok iyi bildikleri şeyler hakkında dahi konuşmayabilirler. Bu da ilk etapta onların yanlış tanınmalarına neden olur. Kekemeler zihinsel gelişim açısından diğer bireylerden daha geri değildirler. Yalnız konuşma konusunda daha isteksiz olabilirler. Kekeme olan kişilerin zeka düzeyini inceleyen çalışmalar, kekemelik ve zeka düzeyi arasında anlamlı bir ilişki olmadığını göstermiştir. Değişik alanlardaki başarılarıyla topluma malolmuş bir çok kekeme vardır. Aristotle, Charles Darwin, Marylin Monroe, Bruce Willis, Isaac Newton, Musa Peygamber.
“Kekemelik taklit edilerek öğrenilir”
Kekeleyerek konuşmak zannedildiği gibi kolayca taklit edilebilen bir konuşma biçimi değildir. Bu şekilde konuşmak oldukça yorucu ve zorlayıcıdır. Hiç kimse kekeme bir kişiyi (çocuk ya da yetişkini) izleyip taklit ederek kekeme olamaz. Bazen aileler çocuklarının kekeme olan çocuklarla oynamasını, bir arada olmasını istemez. Çocuklar birbirini taklit etmeye çalışırlar ve kekeleyerek konuşan arkadaşını taklit etmeye çalışması da doğaldır. Ancak bu taklit çabası uzun süreli olamaz ve çocuk bu şekilde konuşmanın yoruculuğu hissettiğinde ya da dikkati dağıldığında bundan vazgeçer. Ancak aile çocuğun kekeleyerek konuşmasına abartılı tepkiler verirse, bu konunun üzerine fazla giderse çocuk ilgi çekmek amacıyla kekeler gibi konuşmaya devam edebilir. Yine de kalıcı bir kekemelik problemi olması mümkün değildir.